top of page


Ekmek, Sirk ve Sessizlik: Roma Halkını Nasıl Uyuttular ?
MÖ 1. yüzyıldan itibaren Roma'da siyasal alan ile toplumsal beklentiler arasındaki ilişki köklü bir dönüşüme uğramıştır. Cumhuriyet’in kuruluş ilkelerinde yurttaş kimliği, yalnızca askeri ya da vergi yükümlülüğüyle değil, aynı zamanda kamusal tartışmalara katılım hakkıyla tanımlanmaktadır.
24 Tem4 dakikada okunur


Kuzey’den Gelen Değişim: Gustavus Adolphus ve Modern Ordunun İnşası
17.yüzyıl Avrupa’sı, din savaşlarıyla şekillenmiş ve siyasal otoritelerin giderek merkezileştiği bir geçiş dönemine sahne olmuştur. Bu dönemde askeri organizasyon, salt bir savaş aracı olmanın ötesine geçerek devlet yapısının temel unsurlarından biri haline gelmiştir.
14 Tem5 dakikada okunur


Sınırları Aşan Güç: Büyük İskender
Büyük İskender adı, yalnızca geçmişin karanlık koridorlarında yankılanan bir fatihin değil; aynı zamanda tarihin seyrini değiştirmiş bir zihniyetin de temsilidir. Doğu ile Batı'nın ilk kez bu denli temas kurduğu bir çağda, İskender'in yürüyüşü sadece toprakları değil; insanların düşünce biçimlerini de dönüştürmüştür.
8 Tem10 dakikada okunur


Roma’nın Kaderini Değiştiren Komutan: Scipio Africanus
Publius Cornelius Scipio Africanus, M.Ö. 236 yılında Roma'nın en köklü patricii ailelerinden birine, Cornelii Scipiones sülalesine mensup olarak dünyaya gelmiştir. Cornelii klanı, Cumhuriyet Roma’sının erken dönemlerinden itibaren devletin yönetiminde ve ordunun komutasında etkin rol oynamış, ahlaki erdemleri ve geleneksel Roma değerlerine bağlılıklarıyla öne çıkmıştır. Binaenaleyh mezkur aristokratik köken, Scipio’ya yalnızca siyasi ve askeri bir ağ değil; aynı zamanda Roma’
30 Haz8 dakikada okunur


Akdeniz Dünyasında Bir Anti-İmparatorluk Hamlesi: Hannibal Barca’nın Tarihsel Yürüyüşü
Hannibal Barca, yalnızca askeri becerileriyle değil, aynı zamanda Roma karşıtı jeopolitik stratejisiyle de döneminin en dikkat çekici figürlerinden biri olarak öne çıkmıştır.
26 Haz7 dakikada okunur


İran - İsrail Geriliminin Görünmeyen Sınırları
1979’daki İran Devrimi’nden bu yana Ortadoğu’nun en sert fay hatlarından biri, kuşkusuz, İsrail ile İran arasındaki derin ve ideolojik temelli karşıtlıktır. Bu iki aktör arasında geçen on yıllar boyunca sıcak bir savaş yaşanmamış olsa da, vekalet savaşları, istihbarat operasyonları, siber saldırılar ve suikastlar üzerinden süregelen kesintisiz bir çatışma hali söz konusudur.
16 Haz9 dakikada okunur