Efsane ile Gerçek Arasında Bir Köprü: Zheng He ve Sinbad
- Umur Ozer
- 2 gün önce
- 4 dakikada okunur

Buharalı, Müslüman ve altı kuşaktır kendilerini Moğol hükümdarlarının hizmetine adamış bir yüksek memurlar ailesinden gelen Zheng He (1371–1433), Çin'in Ming Hanedanlığı döneminde yaşamış bir deniz amirali, diplomat ve kaşiftir. Asıl adı Ma He olan Zheng He, erken yaşta hadım edilerek saray hizmetine alınmış, daha sonra İmparator Yongle'nin himayesine girerek Çin donanmasının başkomutanı olmuştur. Zheng He’nin liderliğinde gerçekleştirilen yedi büyük deniz seferi, yalnızca Çin'in denizaşırı politikalarının değil, aynı zamanda 15. yüzyılda Asya’nın dünya ile kurduğu etkileşim ağlarının da temel bir parçasıdır.
Zheng He, Yunnan bölgesinde Müslüman Hui ailesinin bir mensubu olarak dünyaya gelmiştir. Yukarıda da bahsini geçirdiğimiz üzere Zheng He'nin doğduğunda adı Ma He'dir ve "Ma", Çin Müslümanlarında sık rastlanan, Mahmut veya Muhammed'in kısaltması olan bir isimdir. Zheng'in hem babası hem de dedesi Ma Haiji (hacı) olarak bilinmekte ve bu da ikisinin birlikte Mekke'ye hac ziyaretinde bulunduklarını düşündürmektedir. Ailesinin dini kimliği ve Orta Asya bağlantıları ise, onun ileriki yıllarda denizaşırı dünyayla kuracağı ilişkilerde önemli bir arka plan teşkil edecektir. 1381 yılında Ming ordularının Yunnan’ı işgali sırasında esir alınan Ma He, saraya getirildikten sonra hadım edilmiş ve imparatorluk bürokrasisine dahil edilmiştir. Bu süreçte Prens Zhu Di (sonradan Yongle) ile kurduğu kişisel bağ bilhassa dikkate değerdir. Zamanla prensin saray içi hanesinin başına dek yükselen ve efendisinin sağ kolu haline gelen Ma He'ye, bu görevi esnasında "Üç Himayeli" veya "Üç Mücevherli" anlamına gelen "Hadımağa San Bao" şeklinde hitap edilmiştir. Sivil görevlerinin yanında askeri alanda da parlak bir kariyer çizen Ma He'nin, Zheng He adıyla anılmaya başlaması ise Başkent Beijing'in yakınındaki Zhenglunba'da gerçekleşen muharebede gösterdiği cesaret ve yiğitliğe dayanmaktadır. Zira savaşın ardından efendisi (Zhu Di) ona bir sevgi nişanesi olarak Zheng He şeklinde hitap etmeye başlayacaktır. Ancak Zheng He'ye kalıcı bir ün ve tarihte önemli bir yer tahsis eden görev, Orta İmparatorluk'un efsanevi donanmasının inşası ve komutası olacaktır.
Zheng He'nin başkomutanlığında düzenlenen yedi büyük sefer, 1405’ten 1433’e kadar sürmüş ve mezkur seferler kapsamında Güneydoğu Asya, Hindistan, Arabistan, Doğu Afrika kıyıları (bugünkü Kenya, Tanzanya) gibi bölgeler ziyaret edilmiştir. Yaklaşık 300 gemiden oluşan "hazine filosu", zamanının en büyük deniz gücünü temsil ederken, seferlerin amacı yalnızca ticaret değil, diplomatik temsiliyet, itibar inşası ve Ming Hanedanlığı’nın evrensel kudretini ilan etme çabasıdır. Konu hakkında yazılmış çeşitli anlatıları okurken, bu girişime damgasını vuran yaratıcılık, yetkinlik ve modernlik karşısında hayranlık duymamak elde değildir. Örneğin; bir geminin yegane işi, düzenli "içme suyu" tedarik etmektir ve her olanak bulduğunda bunu diğer gemilerin arasında dolaşmak suretiyle dağıtmak ile görevlidir. Bunun yanı sıra boyları 120, enleri ise 50 metreyi geçen en büyük gemilerde, kimi hayvanların ve gerekli bazı bitkilerin yetiştirildiği yüzen "çiftlikler" kurulmuştur. Ayrıca bütün büyük gemilerde titizce tedarik edilmiş deniz haritaları ve manyetik pusulaların beraberinde, bambunun yapısından esinlenerek yapılmış su geçirmez bölmeler de bulunmaktadır.
Zheng He, gittiği limanlarda yerel yöneticilere imparatorluk hediyeleri sunmuş, Çin egemenliğini tanımaya davet etmiş ve bazen yerel anlaşmazlıklara müdahale etmiştir. Bu yönüyle onun seferleri, klasik Batı kolonyalizminin aksine, çoğunlukla karşılıklı ilişki ve saygı temelinde yürütülmüş, imparatorluk yayılmacılığıyla kültürel etkileşim arasında karmaşık bir denge kurmuştur. Ancak büyük donanmanın odysseia'sı bugün bize hayranlık verici görünse de, o dönemde imparatorluk sarayının ileri gelenleri tarafından aynı şekilde algılanmamıştır. Nitekim Zhu Di 1424'te ölünce yerine geçen oğlu Zhu Gaochi, ilk iş olarak deniz seferlerine devam edilmeyeceğini ilan etmiştir. Ona göre projenin bütünü Konfüçyüs öğretisinden ciddi bir sapmadır; zira tevazu ile sadeliği öğütleyen Konfüçyüs, her türlü gösterişi kınamaktadır. Bu esnada Zheng He, Somali ile Zanzibar'a dek uzandığı 6. seyahatini tamamlamış durumdadır ve kendisine "maceranın" sona erdiği kaba bir dil ile tebliğ edilmiştir. Ancak yeni imparator da yalnızca 9 ay süren saltanatının akabinde aniden kalp krizinden mütevellit ölmüş ve halefi olan oğlu, deniz aşırı seferlere selefi kadar düşmanca yaklaşmamıştır. Nihayetinde Zheng He'ye yedinci bir sefer için icazet verilmiş ve amiral bu kez Hürmüz Boğazı'na dek gitmiştir. Lakin bu onun son seferi olacaktır; zira Zheng He son seyahatinin dönüş yolunda yani 1433'te Kalikut'ta vefat edecektir.
Ölümünden sonra Çin’in dışa açılma politikası terk edilmiş, donanma küçültülmüş ve seferlerin belgeleri sistemli biçimde yok edilmiştir. Ancak hem İslam dünyasında hem de Güneydoğu Asya’daki sözlü tarih geleneğinde Zheng He’nin adı efsanevi bir figür olarak yaşamaya devam etmiştir.
Yazımızın asıl konusunu teşkil eden Zheng He’nin tarihi şahsiyeti ile Binbir Gece Masalları’nın kurgusal kahramanı Sinbad arasındaki benzerlikler üzerinden tesis edilen ilişki, tarih yazımı ile edebiyat arasındaki geçirgen sınırları hatırlatmaktadır. Bu bölümde, söz konusu benzetmenin arka planını kültürel ve tarihsel düzeylerde irdeleyeceğiz.
Zheng He ve Sinbad arasında ilk bakışta göze çarpan benzerlikler, her ikisinin de yedi deniz seferi gerçekleştirmiş olması ve Sinbad ile San Bao isimleri arasındaki paralelliktir. Zheng He’nin tarihi olarak belgelenmiş yedi seferi ile Sinbad’ın yedi masalsı yolculuğu, anlatı kurgusu bakımından koşut bir yapı oluşturmaktadır. Her iki figür de doğdukları yerin ötesine geçmiş, bilinmeyen coğrafyalarla temas kurmuş ve gittikleri her limanda yalnızca mallar değil, kültürel değerler de taşımışlardır. Zheng He’nin imparatorluk iradesini temsil eden diplomatik ziyaretleri ile Sinbad’ın tüccar sıfatıyla gerçekleştirdiği gönüllü keşifler arasında işlevsel bir fark olsa da, her ikisinin de anlatısında egzotizm, hayret ve kültürler arası etkileşim temel motiflerdir.
Zheng He'nin tarihi kimliği, zaman içinde mitolojik bir aura kazanmış ve bilhassa Güneydoğu Asya’daki sözlü anlatılarda bir halk kahramanına dönüşmüştür. Bu süreç, Sinbad’ın anlatılarındaki mitolojik ögelerle örtüşen bir dönüşüm izlemiştir: Dev yaratıklar, kayıp adalar, olağanüstü zorluklar ve ahlaki sınavlar.
Batı merkezli keşif anlatıları, genellikle Kolomb, Magellan, Vasco da Gama gibi figürler etrafında şekillenirken; Doğu dünyasının keşif geçmişi çoğu zaman arka planda bırakılmıştır. Zheng He–Sinbad benzetmesi, bu eksikliği telafi etmeye yönelik bir anlatı hamlesidir. Çinli amiralin barışçıl, diplomasi temelli seferleri; Sinbad’ın ticari, bireysel ve kader odaklı yolculuklarıyla birleşerek Doğu’nun keşif geleneğinin çok katmanlı doğasını ortaya koymaktadır.
Velhasıl Zheng He ile Sinbad arasındaki benzerlikler, tarih ile edebiyatın iç içe geçtiği bir kültürel izdüşüm sunmaktadır. Bu iki figür, yalnızca zaman ve mekan ötesinde yol alan seyyahlar değil; aynı zamanda Doğu dünyasının kendini anlatma biçimlerinin iki yüzüdür. Birinin geçmişi arşivlerde, diğerinin ise hayal gücünde saklıdır. Ancak ikisi birlikte, medeniyetlerin deniz yolculukları üzerinden kurdukları iletişimin sürekliliğini temsil etmektedir.
Konuya dair daha fazla bilgi edinmek isteyenlere Amin Maalouf'tan Labirent, Louise Levathes'ten Çin’in Denizlerdeki İmparatorluğu: Hazine Filosu ve Zheng He’nin Seferleri ve Sabahattin Eyüboğlu'nun çevirisiyle Binbir Gece Masalları adlı eserleri tavsiye ediyorum.
Comments