top of page


Mezopotamya’da İmparatorluk Tasavvuru: Sargon’dan Hammurabi’ye
Mezopotamya, insanlık tarihinin en eski uygarlık merkezlerinden biri olarak yalnızca yazının, hukuk düzeninin ve şehirleşmenin doğduğu bir coğrafya değil; aynı zamanda siyasal düşüncenin en temel kavramlarından biri olan imparatorluk fikrinin de filizlendiği yer olmuştur. İlk Çağ’ın muhtelif bölgelerinde görülen siyasi örgütlenmeler ekseriyetle küçük ölçekli krallıklar ya da kabile birlikleriyle sınırlı kalırken, Mezopotamya’da farklı dil, etnisite ve kültürleri tek bir merke
27 Ağu6 dakikada okunur


Hz. Davut’un Tarihsel Portresi: Efsane ile Gerçek Arasında
Davut dönemine ilişkin bilgimiz, büyük ölçüde Eski Ahit’in Samuel ve Krallar kitaplarına dayanmaktadır. Ancak mezkur metinler, MÖ 10. yüzyılda yaşandığı kabul edilen olaylardan yüzyıllar sonra, Babil Sürgünü’nün ardından veya hemen öncesinde derlenmiştir.
25 Ağu4 dakikada okunur


Optimus Princeps: Roma İmparatoru Traianus
Marcus Ulpius Traianus tarih sahnesindeki yaygın adıyla Trajan— “Optimus Princeps” (En İyi Yurttaş / Hükümdar) unvanıyla Roma siyasi geleneğinde özel bir konuma sahiptir.
18 Ağu6 dakikada okunur


Bir Sadrazamın Portresi: Mahmud Paşa’nın İktidar Oyunu
Veli Mahmud Paşa'nın kökenine dair genel kabul, onun Balkanlar’ın Boşnak veya Sırp kökenli devşirmelerinden biri olduğu yönündedir. Halil İnalcık’a göre, 15. yüzyıl Osmanlı bürokrasisinde Balkanlar’dan devşirilen çocukların, Osmanlı merkez teşkilatında yükselmeleri yaygın bir pratiktir ve Mahmud Paşa mezkur modelin tipik bir örneğidir.
8 Ağu8 dakikada okunur


Hakikat Arayışı: Kültürlerarası Mitler ve Felsefi Alegoriler
Tarih boyunca insanoğlu yalnızca yaşadığı anı değil, o anın ötesinde bir hakikati de kavramaya çalışmıştır. Zamanın akışıyla açıklanamayan olaylar, mekanın sınırlarını aşan anlatılar ve varlığı sırra karışmış figürler; kimi zaman kutsal metinlerde, kimi zaman halk arasında kuşaktan kuşağa aktarılan efsanelerde karşımıza çıkmıştır.
4 Ağu8 dakikada okunur


Bronz Çağı Çöküşü: Deniz Kavimleri ve Uygarlığın Sonu
Hitit başkenti Hattuşa’nın harabeye döndüğü, Ugarit gibi büyük şehirlerin yangın izleriyle kaplandığı bu dönem, yalnızca siyasal ve askeri merkezlerin çöküşüyle değil; aynı zamanda üretim ağlarının parçalanması, kültürel etkileşimin kesilmesi ve yazılı kültürün neredeyse tamamen kaybolmasıyla da tanımlanır. Geleneksel olarak “Bronz Çağı Çöküşü” olarak adlandırılan bu kırılma, Antik Yakın Doğu ve Ege dünyasında merkezi krallıkların ve saray ekonomilerinin ani biçimde ortadan k
29 Tem8 dakikada okunur