Teşkilat, İnfaz ve İntihar: Kara Kemal
- Umur Ozer
- 30 Eyl 2023
- 3 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 4 Tem

Asıl adı Ahmet Kemal olsa da, hem ten renginin koyuluğu hem de sahip olduğu gizemli kişilik sebebiyle Kara Kemal olarak anılan, İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin "küçük efendisi", İkinci Meşrutiyet öncesi, babası gibi Posta ve Telgraf Nezareti'nde çalışmaktadır. Serez Postanesi'nde görevliyken cemiyetin "büyük efendisi" ve ileride paşa unvanına da haiz olacak olan Talat Bey ile tanışarak İttihat ve Terakki'ye katılmıştır. İlk zamanlarda, mesleğinden mütevellit yasak yayınların ittihatçılara ulaştırılması görevini ifa eden Kara Kemal, 1907 yılına gelindiğinde cemiyetin İstanbul şubesini kurmak gibi mühim bir vazifeyi üzerine almakta tereddüt göstermeyecektir. Zaman kaybetmeden küçük ve orta büyüklükteki esnafı örgütlemeye ve loncaların başına kendisine bağlı kimseleri geçirmeye başlayan bu enigmatik karakterin mezkur faaliyetlerindeki asli motivasyonu, uzun vadede "sokaktaki gücü ve dengeleri İttihat ve Terakki'nin lehine çevirmektir". Nitekim bu girişimleri, Kara Kemal'in cemiyet içerisinde de yükselmesini sağlayacak ve 1912'de yapılan kongrede İttihat ve Terakki'deki ilk günlerinden itibaren himayesini gördüğü Talat Bey'in de desteği ile merkez-i umumi üyeliğine seçilecektir. 1913 yılındaki Bab-ı Ali baskını sürecinde de kendi topladığı adamları sadaret civarındaki kahvehanelere takviye kuvvet olarak yerleştirmek ile kalmamış, baskın günü eski görev yeri olan postaneye de güvendiği adamları yerleştirmiştir. Olay sonrasında sadaretin dış dünya ile olan iletişimini kısıtlayarak, "girişim" başarılı olana kadar hariçten yardım gelmesi ihtimalini ortadan kaldırmıştır.
Cihan harbi yıllarında bir yandan Sansür Heyeti'nde görev yaparken, diğer yandan da cemiyetin bir nevi yayın organı olan Tanin gazetesinde propaganda içerikli yazılar kaleme alan Kemal'in, savaş yıllarında öne çıkan diğer bir faaliyeti ise milli iktisat politikası doğrultusunda Türk ve Müslüman bir yerli/milli burjuva sınıfı yaratma çabasıdır. Yani, imparatorlukta faal olan yabancı sermayenin ve içerideki varlıklı gayrimüslim kesimin ülke ekonomisi üzerindeki hegemonyasını milli burjuvazinin gücüyle kırmayı amaçlamıştır. 1914'te ise daha farklı bir hedef ile, savaştan dolayı sıkıntıya düşen İstanbul'un iaşesi için Anadolu'dan un ve buğday getirmek amacıyla kurulmuş olan Heyet-i Mahsusa-i Ticariye adlı örgütü, "yerli" burjuva sınıfını yaratma projesinin "sermaye kaynağı" olarak kullanmıştır. İstanbul başta olmak üzere devlet sınırlarının tamamında iaşe kanallarını kontrol altına alan Kara Kemal, sermayeyi millileştirme konusunda başarılı olarak addedilebilecek olsa da, yiyecek ve temel ihtiyaç maddelerine gereksinim duyan halkın taleplerini karşılama konusunda aynı beceriyi gösterememiş, bilakis "harp zengini" veyahut "1332 Zengini" adıyla müsemma olan karaborsacı grubun hasıl olmasına ön ayak olmuştur.
Birinci Dünya Savaşı'nın sona ermesinin akabinde ülkeyi terk eden ittihatçı triumviranın aksine Kara Kemal, İstanbul'da kalmayı "tercih etmiş" ve lakapdaşı olan diğer bir "gizemli" karakter Kara Vasıf ile birlikte Karakol Cemiyeti'ni kurmuştur. Bu cemiyet Anadolu'daki milli mücadele hareketine silah, mühimmat ve para kaçırma işlerinde aktif olarak faaliyet gösterecektir.
Ocak 1919'da İngilizler tarafından tutuklanarak Malta'ya gönderilen ve 6 Eylül 1921'de beraberindeki 20 kişi ile birlikte adadan firar eden Kara Kemal, ilk olarak Almanya'ya gidecek akabinde ise işgal altında bulunan İstanbul'a geri dönecektir. Bu tarihten itibaren Ankara'da bulunan milli hükümet ile tekrar ilişki kurma çabaları sonuçsuz kalacak ve İstanbul'da faaliyet göstermeye devam etmek ile beraber her daim Ankara'nın denetimine tabi olacaktır.
Kurtuluş Savaşı sonrası Kara Kemal başta olmak üzere ülkede kalan eski ittihatçılar, Mustafa Kemal Paşa ve ekibi yerine kendilerini yeniden iktidara taşımak amacıyla dönemin maliye nazırı Cavit Bey'in evinde toplantılar düzenlemeye başlamışlar ve mevzubahis görüşmelerin neticesinde Mustafa Kemal Paşa'ya bir suikast düzenlenmesini kararlaştırmışlardır. Neyse ki, suikastın tetikçileri arasında bulunan Motorcu Giritli Şevki'nin korkup, 14 Haziran 1926'da durumu İzmir Valiliği'ne ihbar etmesiyle beraber hain suikast tertibi ortaya çıkarılmıştır. İvedilikle önlem alan hükumet; İstanbul, Ankara ve İzmir'de 49 kişiyi tutuklamıştır. Daha sonra, Ankara İstiklal Mahkemesi üyeleri özel bir tren ile İzmir'e giderek, 26 Haziran 1926'da mahkeme salonuna dönüştürülen milli kütüphane binasında yargılamalara başlamıştır.
Kara kemal, hain girişimin ortaya çıkarılmasından sebep firaridir. Gıyaben yargılanmış ve suikast tertibi ile iltisaklı olan diğer 15 kişi gibi idama mahkum edilmiştir. Halihazırda tutuklu bulunan hükümlülerin cezaları kararın açıklandığı gece infaz edilirken, kaçak olan Kara Kemal'in canını almak için önce onu bulmak gerekecektir; zira geniş bir çevresi vardır. Haftalar süren aramaların akabinde nihayet İstanbul Cerrahpaşa'da bir arkadaşının evinde saklandığına dair ihbar alınır. 27 Temmuz 1926'da bahsi geçen eve baskın düzenleyen kolluk kuvvet ekipleri, canlı ele geçmemek için şakağına dayadığı piştovu ile intihar eden Kara Kemal'in cansız bedenini ele geçirir.
Kara Kemal'in intiharı, hükumet açısından suikast dosyasının kapanması anlamına gelmemektedir ve eski ittihatçılar ile kapatılan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası mensupları aleyhinde Ankara'da ayrı bir siyasi dava açılır. Dava neticesinde Kara Kemal'in kurduğu veya kurdurttuğu vakıf, banka, şirket gibi kurumların iaşe işlerinde yapılan yolsuzluklardan elde edilen haksız kazançlar ile siyasi amaçlara hizmet ettiğine hükmedilmiş ve mevzubahis tüm kurumların tüzel kişiliklerinin tasfiye edilip hükümete devredilmelerine karar verilmiştir. Bu son darbeyle beraber ittihatçılar maddi ve manevi olarak Türkiye siyaset sahnesinden tamamen silineceklerdir.
Kara Kemal'in hayatı ve faaliyetlerine dair daha fazla bilgi edinmek isteyenlere Kemal Tahir'den Kurt Kanunu ve Emrah Safa Gürkan'dan Büyük Devrimin Portreleri: Cumhuriyet'in 100 İsmi adlı eserleri tavsiye ediyorum.
Yorumlar