Bir Sadrazamın Portresi: Mahmud Paşa’nın İktidar Oyunu
- Umur Ozer
- 4 gün önce
- 8 dakikada okunur

Kökeni ve Yükselişi
Veli Mahmud Paşa'nın kökenine dair genel kabul, onun Balkanlar’ın Boşnak veya Sırp kökenli devşirmelerinden biri olduğu yönündedir. Halil İnalcık’a göre, 15. yüzyıl Osmanlı bürokrasisinde Balkanlar’dan devşirilen çocukların, Osmanlı merkez teşkilatında yükselmeleri yaygın bir pratiktir ve Mahmud Paşa mezkur modelin tipik bir örneğidir. Paşanın gençlik yılları hakkındaki bilgiler ise, Osmanlı saray eğitimi ve devşirme sistemi bağlamında daha da anlam kazanır. Balkanlarda, bilhassa Bosna-Hersek ve Sırbistan civarında doğduğu varsayılan Mahmud, küçük yaşta devşirme olarak Enderun Sarayı’na alınmıştır. Burada verilen eğitim, yalnızca askeri disiplin ve kılıç kullanımıyla sınırlı değildir; aynı zamanda fıkıh (İslam hukuku), Arapça, Farsça, edebiyat ve yöneticilik gibi alanları da kapsamaktadır. Enderun Mektebi, Osmanlı sarayında yükselen elit yönetici sınıfın yetiştirildiği bir kurumdur. Binaenaleyh Mahmud Paşa’nın burada aldığı eğitimin, ilerleyen yıllarda onu hem devlet yönetiminde hem de sarayın entelektüel çevrelerinde saygın bir figür haline getirdiği belirtilmektedir. Özellikle, Paşa’nın şiir yazarlığı ve “Adlî” mahlasını kullanması, onun klasik İslam kültürüne ne denli hakim olduğunu gösterir.
Mahmud Paşa’nın kayıtlara geçen ilk askeri görevi, II. Murad’ın Balkan seferlerine tekabül etmektedir. Bu dönem, onun askeri tecrübesinin yanı sıra Osmanlı’nın Balkan politikalarındaki etkinliğinin artışına da paralel bir yükselişi işaret etmektedir. Fatih Sultan Mehmed’in İstanbul’u fethetmesinin ardından, 1456’da sadrazamlığa atanması ise, hem genç padişahın güvenini kazandığına hem de bürokratik ve askeri yeterliliğinin onaylandığına delalettir.
Mahmud Paşa’nın sadrazamlık dönemi, Osmanlı merkeziyetçiliğinin kurumsallaşması ve fethedilen toprakların idari yapıya entegrasyonu açısından belirleyici bir evre olarak değerlendirilmektedir. Bilhassa Balkanlar ve Ege adalarında yürütülen askeri harekatların sevk ve idaresinde etkin bir rol üstlenmiş; tımar sisteminin bölgesel düzeyde uygulanması ile İstanbul’un yeniden imar faaliyetlerinde merkezi görevler üstlenmiştir. Bu çerçevede, hem askeri teşkilatın yeniden düzenlenmesi hem de sivil bürokrasinin kurumsal temellerinin atılmasında kayda değer katkılarda bulunduğu görülmektedir.
Ayrıca, Mahmud Paşa’nın sarayda sahip olduğu entelektüel itibar da onun yükselişinde etkili olmuştur. Peçevi gibi kronikçiler, onun hem ilmi hem de edebi yönlerini övmüş, klasik İslam ahlakına bağlılığına işaret etmişlerdir. Ancak aynı kaynaklar, onun gururlu ve mağrur bir karakter olduğunu da belirtmişlerdir ki; bu durum, ilerleyen yıllarda Fatih ile yaşayacağı gerilimlerin de zeminini hazırlayacaktır.
Bizans ile kurulan Soy Bağı
Veli Mahmud Paşa’nın Bizans hanedanı ile olan ilişkisinin, Osmanlı-Bizans siyasi ve kültürel bağlamında önemli bir yeri vardır. Tarihi kaynaklarda, Mahmud Paşa’nın eşinin, XI. Konstantinos Paleologos’un bir akrabası olduğuna dair rivayetler bulunmaktadır. Bu iddia, hem Osmanlı’nın Bizans aristokrasisini kendi bürokrasisine entegre etme politikasına, hem de Veli Mahmud Paşa’nın sosyo-politik konumunu güçlendirmesine işaret eder. Ancak bu ilişkinin doğrudan ve kesin kanıtları sınırlıdır. Zira İsmail Hakkı Uzunçarşılı gibi tarihçiler, bu evliliği şüpheli fakat sembolik olarak anlamlı bulmuş, Osmanlı’nın Bizans mirasını sahiplenme ve devam ettirme çabalarının bir parçası olarak değerlendirmiştir. Nitekim Mahmud Paşa’nın soyunun Bizans aristokrasisiyle ilişkilendirilmesi, onun Osmanlı sarayında özel bir prestije sahip olmasına da zemin hazırlamıştır.
Mevzubahis evlilik, sadece bireysel bir bağ değil; aynı zamanda Osmanlı’nın “meşruiyet” ve “devlet sürekliliği” politikalarının bir aracı olarak da pekala görülebilir. Osmanlılar, bilhassa İstanbul’un fethi sonrası, Bizans aristokrasisini çeşitli derecelerde saray hizmetlerine ve yönetsel görevlere dahil ederek, yeni başkentte toplumsal uyumu sağlamaya çalışmışlardır. Mahmud Paşa’nın eşi üzerinden kurulan bağ da, bu stratejinin en somut örneklerinden biri olarak tarih sahnesindeki yerini almıştır.
Bununla birlikte, Mahmud Paşa’nın Bizans bağlantısı, onun Osmanlı sarayındaki iktidar mücadelesinde kimi zaman dezavantajlar da yaratmıştır. Zira saray içindeki bazı klikler, söz konusu evlilik bağını güç ve ayrıcalık iddiası olarak görmüş; bu durum zaman zaman çeşitli entrikaların ortaya çıkmasına mahal vermiştir.
Vezir-i Azam Mahmud Paşa
Veli Mahmud Paşa, II. Mehmed’in en kudretli vezirlerinden biri olarak yalnızca saray teşkilatında değil, Osmanlı’nın askeri ve idari tarihinde de mühim bir iz bırakmıştır. Sadrazamlık makamına gelişi, dönemin siyasal ortamında merkezi otoritenin pekiştirilmeye çalışıldığı bir döneme tekabül eder. Fatih Sultan Mehmed’in yeniden tahta çıkmasının ardından, hem önceki dönemin "artıkları" tasfiye edilmiş hem de daha disiplinli ve liyakat temelli bir idare şekli tesis edilmeye çalışılmıştır. İşte Mahmud Paşa bu yeni dönemin sadrazamı olmuş; seferlerin lojistiğinden bürokratik düzenin istikrarına dek birçok kritik işlevi üstlenmiştir.
Sırbistan Seferi (1459)
Sırbistan'ın fethi, II. Murad döneminde başlayan fakat tamamlanamayan bir siyasetin devamı olarak değerlendirilmektedir. II. Mehmed tahta çıkmasının akabinde bu bölgeye yeniden yönelmiş, sadrazamlık makamındaki Mahmud Paşa ise seferin siyasi ve askeri koordinasyonunu üstlenmiştir. Bu süreçte Sırp Despotluğu’nun merkezi olan Semendire (Smederevo), Mahmud Paşa’nın nezaret ettiği bir kuşatma neticesinde Osmanlı topraklarına katılmıştır. Kuşatma, topçu birliklerinin etkili kullanımı ve uzun soluklu ikmal hatlarının tesisiyle sonuç vermiştir. Mahmud Paşa, sadece askeri gücün sevk ve idaresinden sorumlu olmakla kalmamış; fethin ardından bölgede kalıcı bir Osmanlı idaresinin kurulması için kadı ve sancak beylerini tayin etmiş, yerel halkın tımar sistemine entegrasyonu sürecini de yönetmiştir. Bu yönüyle sefer, Mahmud Paşa’nın idari vizyonunun da bir yansıması olmuştur.
Mora Seferleri ve Despotlukların Tasfiyesi (1460)
Mahmud Paşa’nın sadrazamlığı esnasında Mora’daki Bizans kökenli despotluklara yönelik çeşitli müdahaleler de gerçekleşmiştir. Bilhassa Mora'daki yerel soyluların isyanları ve Osmanlı’ya karşı ittifak arayışları, merkezi otorite için tehdit oluşturmuştur. Mahmud Paşa, bu ayaklanmaların bastırılmasında ve bölgedeki garnizonların güçlendirilmesinde doğrudan rol oynamıştır. Mora’da kurulan Osmanlı idaresinin sürekliliği, büyük ölçüde bu tür kararlı askeri ve idari müdahaleler ile doğrudan ilintilidir.
Eflak Seferi (1462)
Osmanlı-Eflak ilişkileri, Voyvoda Vlad Tepeş’in (Kazıklı Voyvoda) Osmanlı elçilerini öldürmesi hasebiyle büyük bir krize girmiştir. II. Mehmed'in sert bir karşılık vermesi gerektiği ortamda, Mahmud Paşa yine ordunun başında yer almış ve seferin organizasyonel yükünü üstlenmiştir. Tuna Nehri’ni geçen Osmanlı ordusu, Eflak içlerine kadar ilerlemiş; Mahmud Paşa, özellikle gece baskınlarına karşı aldığı önlemler ve tahkim edilmiş menzil hatlarının kurulması sayesinde ordunun moralini yüksek tutmayı başarmıştır. Vlad'ın gerilla taktiklerine karşı klasik Osmanlı düzeninin sınandığı bu seferde, Mahmud Paşa'nın stratejik sabrı belirleyici olmuştur. Eflak'ta Osmanlı himayesinde yeni bir yönetimin kurulmasıyla neticelenen bu sefer, Mahmud Paşa’nın kriz zamanlarındaki dengeleyici rolünü açıkça ortaya koymuştur.
Midilli Seferi (1462)
Denizcilik bakımından giderek daha aktif bir politika izleyen Osmanlı, Ege Adaları üzerindeki Venedik-Latin etkisini kırmak amacıyla Midilli Adası’nı hedef almıştır. Sefer, Gedik Ahmed Paşa’nın komutasında gerçekleştirilmiş olsa da, Mahmud Paşa sadrazam olarak tüm lojistik desteğin İstanbul’dan sevkini organize etmiş; donanmanın seyrüsefer planlamasında doğrudan etkili olmuştur. Ayrıca, sefer sonrasında adanın idari teşkilatının kurulmasında da ön planda yer almıştır. Midilli’nin alınmasıyla Osmanlı, Ege’deki ticaret yolları üzerindeki hakimiyetini güçlendirmiş; Mahmud Paşa bu süreci sadece bir askeri zafer değil, stratejik bir tahkimat olarak değerlendirmiştir.
Bosna Seferi ve Sancak Teşkili (1463-1464)
Mahmud Paşa’nın askeri kariyerinde en dikkat çekici girişimlerinden biri de, Bosna üzerine düzenlenen seferdir. 1463 yılında Osmanlı ordusu Bosna Krallığı üzerine yürümüş, Kral Stjepan Tomašević kısa sürede teslim alınmıştır. Bu sefer, hem bölgedeki Katolik unsurların direncini kırmak hem de Macar nüfuzunu geriletmek adına bilhassa önemlidir. Mahmud Paşa mezkur seferin planlanmasında ve yürütülmesinde aktif rol oynamış; fetih sonrasında Bosna’nın idari yapısının düzenlenmesi, yeniçeri garnizonlarının konuşlandırılması ve İslamlaşma sürecinin temellerinin atılması gibi görevleri itina ile yerine getirmiştir. Özellikle Bosna’da kurulan sancak sisteminin teşkilatlandırılmasında onun katkısı büyüktür. Böylece bölge sadece fethedilmekle kalmamış, uzun vadeli Osmanlı idaresine entegre edilmiştir.
Arnavutluk Seferi (1466)
Mahmud Paşa'nın askeri kabiliyetinin sınandığı bir diğer alan ise, Arnavutluk Seferi olmuştur. Zira Arnavut lideri İskender Bey’in direnişi Osmanlılar için kalıcı bir tehdit oluşturmaktadır. Bu nedenle 1466 yılında düzenlenen seferle söz konusu tehdidin bertaraf edilmesi amaçlanmıştır. II. Mehmed, mezkur sefer sırasında Elbasan Kalesi’nin inşasını da planlamış ve bu kalenin inşası doğrudan Mahmud Paşa'nın nezaretinde gerçekleştirilmiştir. Kısa sürede tamamlanan kale, Osmanlılar için yalnızca askeri bir üs değil; aynı zamanda stratejik bir karakol haline gelmiştir. Mahmud Paşa, bölgedeki Arnavut direnişini kırmak adına sadece askeri yöntemlerle değil; yerel beylerle kurduğu ittifaklar ve ekonomik teşviklerle de sonuca ulaşmaya çalışmıştır.
Boğdan Seferi (1476)
Boğdan seferi, Osmanlı’nın kuzey sınırlarını güvence altına alma politikalarının bir devamı olmuştur. II. Mehmed’in doğrudan katıldığı bu seferde Mahmud Paşa, yine veziriazam sıfatıyla ordunun başat yöneticilerinden biri olmuş, ikmal yollarının güvenliğini sağlamakla ve sefer güzergahındaki geçici yönetim yapılarını kurmakla görevlendirilmiştir. Savaş meydanında Fatih ile birlikte hareket eden Mahmud Paşa, Osmanlı ordugahının düzeninden, savaş sonrası esirlerin ve ganimetin taksimine dek pek çok iş ile ilgilenmiştir. Boğdan Seferi, Mahmud Paşa’nın askeri disiplini ve planlamadaki maharetinin son örneklerinden biri olarak öne çıkmaktadır.
Mahmutpaşa Semti
Veli Mahmud Paşa, yalnızca Osmanlı sarayında sadrazamlık makamını dolduran bir bürokrat değil; aynı zamanda İstanbul’un fethinden sonra bu kadim şehri bir İslam payitahtı olarak yeniden biçimlendiren kurucu iradenin mühim bir temsilcisi olmuştur. İstanbul’un fethini izleyen yıllarda sur içi mahallelerin İslamlaşması ve yeni bir Osmanlı kimliğiyle inşa edilmesi süreci, padişahın yanı sıra onun emrinde görev yapan yüksek rütbeli devlet adamlarının bireysel gayretleriyle de hız kazanmıştır. Bu bağlamda Mahmud Paşa, sadece siyasi gücüyle değil; hayırseverliğiyle de tarih sahnesinde kalıcı bir iz bırakmıştır.
Yine, Mahmud Paşa’nın kendi adıyla anılan semtte inşa ettirdiği külliye, bir vakıf medeniyetinin nişanesi olmuştur. Caminin yanı sıra medrese, hamam, kütüphane, han ve sıbyan mektebi gibi yapıların yer aldığı bu külliye, yalnızca bir ibadet merkezi değil; aynı zamanda sosyal, ekonomik ve kültürel bir çekim alanı haline gelmiştir. Bilhassa Mahmutpaşa Hamamı, dönemin ticari ve toplumsal yaşamına yön veren yapılardan biri olmuş; halkın gündelik yaşamının ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Mezkur yapı, mimari özellikleriyle olduğu kadar, vakfiye kayıtlarında belirtilen gelir kaynaklarıyla da, “kendi kendini idame ettiren sistem”in önemli bir örneğini teşkil etmiştir.
Mahmud Paşa Külliyesi’nin etrafında gelişen ticari yapılaşma, semti zamanla bir Osmanlı çarşısına dönüştürmüştür. Mahmut Paşa Hanı (Kürkçü Hanı) ve çevresindeki dükkanlar, hem vakfın gelirini temin etmiş hem de İstanbul’daki ekonomik canlılığın merkezlerinden biri haline gelmiştir. Bu çarşılar sayesinde Mahmutpaşa, bir anlamda hem servetin dolaşımına hem de sosyal dayanışmaya aracılık eden bir alan olmuştur.
Bu yapıların işlevselliği, sadece dönemin mimari zihniyetine değil; aynı zamanda Osmanlı’nın şehircilik anlayışına da ışık tutmaktadır. Zira Mahmud Paşa’nın bu semti şekillendiren yatırımları, bir yandan fethedilen Bizans şehrine Osmanlı kimliği kazandırmış, diğer yandan ise vakıf sistemi aracılığıyla uzun vadeli bir sosyoekonomik istikrarı hedeflemiştir. Külliyenin etrafına konuşlanan halk, burada yalnızca maddi ihtiyaçlarını karşılamamış; aynı zamanda dini, ilmi ve kültürel bir hayatın içine dahil olmuştur.
Vakıf kayıtlarından anlaşıldığı kadarıyla Mahmud Paşa, mülklerini ve gelir getirici gayrimenkullerini bu külliyeye vakfetmiş; binaenaleyh yapılar yalnızca inşa edilmekle kalmamış, aynı zamanda sürdürülebilir bir hizmet döngüsü içine yerleştirilmiştir. Bu durum, onun hem şehircilik vizyonunu hem de “devletin kalıcılığı vakıfla mümkündür” anlayışını içselleştirdiğini göstermektedir. Nitekim Mahmutpaşa semti, aradan geçen beş yüzyıla rağmen İstanbul’un kalbinde hala yaşayan bir miras olarak varlığını sürdürmektedir.
Düşüş ve İdam: Mahmud Paşa’nın Sonu ve Şehzade Mustafa Meselesi
Veli Mahmud Paşa’nın Osmanlı sarayındaki itibarı, yıllar süren sadrazamlık ve devlet hizmetinin ardından giderek sarsılmaya başlamıştır. Fatih Sultan Mehmed’in güvenini kazanmış, seferlerde serdarlık yapmış ve başta Mahmutpaşa semti olmak üzere pek çok hayır kurumu inşa ettirmiş olan Paşa’nın siyasi kariyeri, tartışmalı bir olayla trajik biçimde son bulmuştur: Şehzade Mustafa'nın ölümü.
1474 yılında, Fatih’in Karaman Seferi sırasında Manisa'da sancak beyi olarak bulunan Şehzade Mustafa’nın ani ölümü, saray çevresinde büyük bir infial yaratmıştır. Zira Mustafa, Fatih’in gözdesi konumundadır ve muhtelif çevrelerde tahtın en güçlü varisi olarak görülmektedir. Ölümünün doğal sebeplerle gerçekleştiğine dair iddialar öne sürülse de, dönemin kaynakları ve kimi tarihçiler bu olayın arkasında bir siyasi suikast olduğu yönünde yaygın kanaat oluşmuştur. İşte tam bu noktada Mahmud Paşa'nın adı söz konusu trajediyle birlikte anılmaya başlanmıştır ...
Gelibolulu Mustafa Ali "Künhü'l-Ahbâr" adlı eserinde, 1473 yılında Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan'a karşı padişah ile birlikte sefere çıkan sadrazamın yokluğunda Mahmut Paşa'nın eşlerinden birinin, II. Mehmed sonrası tahtın en güçlü adayı olarak kabul edilen, iyi bir asker ve halk tarafından sevilen bir zat olan Şehzade Mustafa ile bir gece evinde birlikte olduğundan; bunu duyan veziriazamın da derhal eşinden boşanıp akabinde de Mustafa'yı zehirleterek öldürdüğünden; II. Mehmet'in ise oğlunu katleden paşayı idam ettirdiğinden bahseder.
İbn-i Kemal ve Behişçi ise, Mustafa ile sadrazam arasında anlaşmazlık olduğunu kabul etse de, yukarıda bahsini geçirdiğimiz vakıayı ve idam nedenini tam olarak doğrulayamamaktadır. Ancak Meali "Hürname" adlı eserinde Mustafa'nın ölüm döşeğindeyken Lalası "Ahmed Bey"i çağırıp ölümünden Veli Mahmud Paşa'nın sorumlu olduğunu ve intikamının alınmasını vasiyet ettiğini yazmaktadır.
Diğer bir hikaye de şöyledir: Mustafa'nın ölümü akabinde sadrazam idam edilmeyip ilk etapta görevinden azledilmiştir. Ancak şehzadenin vefatının ardından herkes taziyelerini sunmakla yetinirken, Mahmud Paşa padişahtan izin almaksızın Edirne'den ayrılarak doğrudan saraya gelmiş ve Sultan II. Mehmed’in huzuruna çıkmıştır. Taziyelerini ilettikten sonra da, ‘Şehzade Mustafa öldüyse, devlete hizmet etmeye ben hazırım’ şeklinde bir beyanda bulunmuştur. Fatih'in cevabı ise "Mustafa'nın düşmanının hayatta kalması mümkün değildir" şeklinde olmuş ve paşayı hapse atmıştır. Mahmud Paşa, bir süre hapiste kaldıktan sonra, ‘Ya beni affet ya da öldür’ şeklindeki mesajının Sultan II. Mehmed’e iletilmesini istemiştir. Bu talep padişah tarafından makul karşılanmış, ancak paşanın huzura çıktığında sergilediği aşırı kibirli ve mağrur tutumunu sürdürmesi, affedilme ihtimalini ortadan kaldırmıştır. Nihayetinde ise, sabık veziriazam 17 Ağustos 1474 tarihinde idam edilmiştir.
Konuya dair daha fazla bilgi edinmek isteyenlere İsmail Hakkı Uzunçarşılı'dan Osmanlı Tarihi Cilt 2: İstanbul’un Fethinden Kanuni Sultan Süleyman Devri Sonuna Kadar, Halil İnalcık'tan Osmanlı İmparatorluğu: Klasik Dönem ve Franz Babinger'den Fatih Sultan Mehmed ve Zamanı adlı eserleri tavsiye ediyorum.
Comentários