top of page

Roma'nın Quasimodosu: Claudius Germanicus



ree

MS 41 ile 54 yılları arasında hüküm süren dördüncü Roma imparatoru Tiberius Claudius Caesar Augustus Germanicus, yanlış bir şekilde aptal ve görece tecrübesiz olduğunu varsayan düşmanları tarafından kolaylıkla bir budala gibi karikatürize edilmiştir. Her ne kadar emin olamasak da muhtemelen beyin felcinden mustariptir ve ailesinin, onun "fiziki ve akli kusurlarından" utanması hasebiyle siyasi veyahut askeri bir kariyeri söz konusu olmamıştır. Aynı zamanda iri yapılı, kekeme ve sefih bir entelektüel olan Claudius'un iktidar yürüyüşü ise, tamamen tesadüfi olarak ve hiç hesapta yok iken, halefi olduğu akli melekelerinden yoksun Caligula'nın Palatium Oyunları esnasında iki Praetor Tribününün liderliğinde bir grup ordu subayı tarafından defalarca bıçaklanarak öldürülmesiyle gerçekleşmiştir. Nitekim suikast sonrası ortaya çıkan dehşet ortamında canını kurtarmak adına sarayda saklanır haldeyken Praetorian Muhafızları tarafından bulunan Claudius'un, tanınmasıyla kışlaya götürülmesi bir olmuş ve halihazırda kaosun hakim olduğu başkentte bir Homo Novus'un hikayesi yazılmaya başlanmıştır.


Praetorianlar, kolay görev şartlarından, yüksek maaşlardan, cömert bağışlardan ve başkentin tüm rahatlık ile hoşluklarından faydalanan, imparatorların askerleri arasındaki en şımartılmış unsurlardır. Bu imtiyazlar ayrılmaz bir şekilde Iulius - Claudius hanedanının iktidarına bağlıdır ve binaenaleyh mezkur grup, Caesarcı himaye ilişkilerinin bir ürünüdür. Keza Claudius'un imparator olarak taç giymesi sürecinde, (her ne kadar Caligula'nın katlinin hemen akabinde Capitolinus Tepesi'nde yapılan toplantıda kimi senatörler tarafından Libertas'ın yeniden tesis edilmesi yani cumhuriyetin tekrar kurulması fikri ateşli bir şekilde savunulmuş olsa da) imparatorluk hanesinin hayatta kalan en yaşlı erkek üyesinin Princeps için mevcut en iyi aday olduğuna kanaat getiren muhafızların devletin idaresinde ne kadar etkili olduğunun açık bir göstergesidir.


Capitolinus'taki senatörler ile ordu arasındaki çekişme hali çok uzun soluklu olmamış ve gün geceye doğru dönerken artan sayıda destekçi ve dalkavuk, Praetorianların "himayesi" altındaki Claudius'a biatlarını sunmaya gelmiştir. Aynı şekilde, Caligula'nın öldürülmesi sonrası ortaya çıkan heyecan dalgası da yavaş yavaş ivme kaybetmiş ve krizi doğru yönetemeyen senato, Caesarcı kitlelerin Iulius - Claudius hizbinin etrafında konsolide olmasının önüne geçememiştir. Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte senatörlerin muktedir görünüşleri dağılmış ve Claudius zafer alayıyla Palatium'daki imparatorluk sarayına taşınmıştır. Hülasa MS 41 Darbesi, Iulius - Claudiusçu kliğin zaferiyle sona ermiştir. Caesar'ın MÖ 44 yılında öldürülmesinin ardından, cumhuriyetçiliğin ezilmesi için 8 yıl gerekmiştir. Caligula suikastinden sonra ise yalnızca 24 saat ...


Yeni rejimin kalemşorlarının yapacağı çok iş vardır. Zira Claudius, yukarıda da bahsini geçirdiğimiz üzere, bilhassa senatonun nazarında budala olarak görülmesinin yanı sıra artık aynı zamanda bir gaspçı ve asi askerlerin gönüllü bir aleti olarak kukla bir hükümdar hüviyetindedir. Nitekim tehlike ertesi yıl, hoşnutsuz senatörler ve generallerin Balkanlar'a yerleştirilmiş devasa lejyoner ordularından birini Roma'ya getirmek üzere bir kumpas kurmalarıyla görünür hale gelir. Ancak askerlerin başkente ilerlemeyi reddetmesiyle beraber bu girişim de kısa bir zaman zarfı içerisinde (5 gün) çözülür. Avcı müfrezeleri şüphelileri toplar. Senatoda göstermelik mahkemeler kurulur. Suçluların cesetleri ise Tiber'e atılacaktır. Toplamda ise, yani Claudius'un 13 yıllık iktidarı boyunca 35 Senatör ve 321 Eques ihanet suçlamasıyla idam edilecektir.


Claudius, halkın sevgisini "eski yöntemler" ile satın alır. İlk olarak, velinimeti olan Praetorianlara adam başı 5000 Denarii'ye varan bahşişler veren çiçeği burnunda imparator (Caligula yalnızca 500 Denarii vermiştir), ordunun geri kalanına ise yaklaşık 200 milyon Denarii'lik bir ödeme yapar. Bu sayı, aynı zamanda, imparatorluğun "bir yıllık vergi gelirine" tekabül etmektedir. Ayaktakımı nakit sadakalarla, tahıl yardımlarıyla, kamusal inşaat programlarıyla ve gladyatör oyunlarıyla satın alınır. Tüm bu cömertlik devlet hazinesini kurutmanın eşiğine getirse de Caesarcı popülizmin maliyeti, geleneksel olarak, savaş ganimetleriyle karşılanmaktadır ve savaş, tam da Claudius'un danışmanlarının önerdiği şeydir. Yalnızca ganimet için değil; yeni Princeps'e meşruiyet kazandırmak, sadık taraftarları canlandırmak ve hoşnutsuzlar ile muhtemel komplocuları yalnızlaştırmak adına da savaş, iktidar hizbinin altın bileti olarak gözükmektedir.


Bariz hedef Britannia'dır. Catuvellaunia Krallığı'nın adanın güneydoğusuna doğru genişlemesi (Romalı bir mahmi kralın aleyhine), elverişli bir "casus belli" politikası teşkil etmektedir ve halihazırda Caligula'nın kurmayları, MS 40 yılında gerçekleşmeyen yeni istila için gerekli hazırlıkları zaten yapmış durumdadır. Britannia; gizemli, tehlikeli, "okyanusun ötesinde" bir yerdir ve bir anlamda Julius Caesar'ın bir asır evvelki seferlerinden bu yana bir türlü "bitirilememiş bir iş" hüviyetindedir. Adaya yönelik bir istila, muhtemelen Germania'da savaşmaktan daha az riskli olsa da, halka, Roma'nın büyük askeri başarılarından biriymiş gibi sunulabilme imkanını da taşımaktadır. Keza Britannia'nın, Claudius'un harcamalarını karşılayacak kadar zengin kaynaklara sahip olduğu da unutulmamalıdır.


Velhasıl istila, tahmin edildiği üzere, parlak bir başarı ile sonuçlanır. Aulus Platius ve 40.000 adamı, MS 43 yazının başlarında adaya çıkar ve Roma, kısa süre içerisinde Caratacus'a ve Catuvellaunia Krallığı'nın ana sahra ordusuna karşı iki gün süren bir meydan muharebesini kazanır. Bunun üzerine Claudius, ordunun başında düşmanın başkenti Camulodunum'a (bkz: Colchester) zafer alayıyla girmek ve 11 Britannialı kralın teslimiyetini kabul etmek adına adaya gelir. Britannia zaferi, Claudius MS 44'te yolu üzerindeki batı eyaletlerine de uğrayıp Roma'ya geri geldiğinde; MS 47'de Aulus Platius adadan döndüğünde; MS 49'da zaferin anısına Roma şehrinin sınırları genişletildiğinde ve nihayet MS 51 yılında esir alınan Britannialı lider Caratacus, başkentin sokaklarında gezdirildiğinde tekrar tekrar kutlanacaktır.


Claudius'un iç politikada güttüğü siyaset ise, Britannia'dakinin aksine daha muhafazakardır. Yani Augustus'un son dönemlerinde ve Tiberius'un iktidarında olduğu gibi; yeni fetihlerden kaçınmak, sınırları güçlendirmek ve yeni tebaaları asimile etmek. "Budala / gasıp" Claudius, kendisini "Fatih Claudius"a dönüştürür dönüştürmez, "emperyal tasarruf siyasetine" geri dönmüştür. İmparatorluğun gücü kısmen bir yanılsamadan ibarettir. Roma, sağlam ve her yeri fethedebilirmiş gibi gözükse de, devlet adamlarının "prestij" adını verdiği bu profil, imparatorluğun güvenliği için yaşamsaldır. Zira Roma, artık doğal sınırlarına ulaşmış durumdadır.


İmparatorluk, topraklarını korku ile yönetmektedir ve bu korku, tebaaya "prestij" ile aşılanmaktadır. Bu doğrultuda da kurbanlar yanıt vermeleri halinde emperyal devletin kendilerini ezecek güce sahip olduğuna ikna edilmiş durumdadır. Roma'nın prestiji ise zafere bağlıdır ve sınırların ötesinde yaşanacak muhtemel herhangi bir askeri yenilgi, mezkur kavramın zarar görmesi riskini taşımaktadır. İmparatorluğun, tebaası konumundaki toplumları aşırı sömürmesi halindeyse, isyan ya da ordunun iç güvenliğe odaklanması gibi olumsuzlukların hasıl olması kaçınılmaz olacaktır. Binaenaleyh Claudius'un Britannia'yı istila etmesinden "şanlı günlerin geri geldiği" anlamı çıkarılmamalıdır. Adaya yönelik sefer yalnızca siyasi gerekliliklerin yol açtığı bir anomalidir.


İmparatorluk sarayını tanımlayacak doğru kelime ise entrikadır ve hakim hiziplerin başında Claudius'un iki eşi bulunmaktadır. İlk olarak, Messelina, imparator ile tahta çıkmasından kısa bir süre sonra evlenmiş ve MS 41'de, daha sonra Britannicus adını alacak bir erkek varis dünyaya getirmiştir. Ancak Messelina daha sonra altından kalkamayacağı işlere girişmiş ve kendisine bir "aşık" edinmek ile kalmayarak, bu kişiyle bir de gizli bir evlilik akdi gerçekleştirmiştir. Saraydaki düşmanları tarafından olayın gün yüzüne çıkarılmasıyla beraber "aşıklar" tutuklanmış ve önde gelen azatlılardan Narcissus'un başında olduğu bir muhafız birliği tarafından infaz edilmişlerdir.


Claudius'un ikinci karısı olan Julia Agrippina ise, Messelina'dan daha az entrikacı bir hüviyete sahip değildir ve daha önceki evliliğinden olan oğlu Lucius Domitius Ahenobarbus'u (bkz: Nero), Claudius'un meşru oğlu olan Britannicus'un yerine taht varisi yapmak adına elinden geleni ardına koymamıştır. Nihayetinde ise istediğini elde etmiş ve oğlunun meşruiyetini pekiştirmek adına onu, Messelina'nın kızı Octavia ile evlendirmeyi de başarmıştır. Praetor muhafızlarının Praefectusu Burrus ile ittifak kurarak hizbinin gücünü pekiştirdikten sonra Agrippina, Nero'nun hedonist karakterinin Claudius'u başka düşüncelere sevk edeceği korkusuyla kocasını "ortadan kaldırmaya" karar vermiş ve onu bir tabak mantar ile zehirleyerek öldürmüştür.


Claudius'un yaşamı ve faaliyetleri hakkında daha fazla bilgi edinmek isteyenlere Gaius Suetonius Tranquillus'tan On İki Caesar'ın Yaşamı, Robert Graves'ten Ben, Claudius ile Tanrı Claudius, Mary Beard'den SPQR - Antik Roma Tarihi, Adrian Goldsworthy'den Roma Tarihi ve Neil Faulkner'dan Roma: Kartalların İmparatorluğu adlı eserleri tavsiye ediyorum.

Yorumlar

5 üzerinden 0 yıldız
Henüz hiç puanlama yok

Puanlama ekleyin
bottom of page